Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) son verilerine göre dünyada ortalama her üç kadından biri fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor ve araştırmalar şiddeti uygulayan tarafın çoğunlukla kişinin partneri olduğunu gösteriyor. Hepimiz her gün haberlerde kadınların öldürüldüğü, tecavüze uğradığı veya darp edildiği görüntüleri izliyoruz, ancak takip edebildiklerimiz şiddetin sadece görünen (!) yüzü. Bir de maruz kaldığımız ama boyutları tam olarak ölçülemeyen, çoğunlukla farkında bile olmadan içselleştirdiğimiz bir şiddet türü var: Psikolojik şiddet. Bugün, başımıza geldiğinde fark edebilelim ve kendimizi bu süreçten koruyabilelim diye size örtük şekilde yaşanan bu şiddet türünden bahsetmek istiyorum.
Psikolojik (duygusal) şiddetin tanımını yaparak başlamak faydalı olacaktır diye düşünüyorum çünkü birçoğumuz sınırlarını bilmediğimizden yaşadığımız şeyin bir şiddet türü olduğunun farkına bile varmıyoruz.
Partneri aşağılamak, partnerin neleri yapıp yapamayacağını kontrol etmek, partnerden bilgi saklamak, partnerin sosyal çevresiyle iletişimini kısıtlamak, partneri ihmal etmek, ilişkinin tüm sorumluluğunu partnere bırakmak, partnerin özel hayatına ya da eşyalarına zarar vermek gibi davranışların hepsi psikolojik/duygusal şiddeti oluşturuyor (Atakay, 2014).
TÜİK’in (2008) aile içi şiddet verilerine göre kadınların %43,9’u duygusal olarak istismar ediliyor. Pandemi döneminde yapılan araştırmalar ise kadınların uğradığı psikolojik şiddetin bir sene içinde %93 oranında arttığını ortaya koyuyor. Araştırmalara katılan kadınların hemen hepsinin psikolojik şiddete uğradığını ifade ettiği bu durumda sanırım herkesin kendi ilişkisini gözden geçirmesi ve bu duruma maruz kalıp kalmadığını kontrol etmesi gerekiyor.
Şimdi yukarıdaki maddeleri yeniden gözden geçirin ve şu sorunun cevabını bulmaya çalışın: Partneriniz size psikolojik şiddet uyguluyor mu? Yanıtınız evet ise ikinci bir soruyla karşı karşıyasınız demektir: Bu durumu nasıl engelleyebilir, ilişkinizi nasıl sağlıklı bir zemine taşıyabilirsiniz?
İlişki içinde duygusal olarak istismar edilen bireylerde depresyon, kaygı bozukluğu, uyku ve yeme sorunları gibi psikolojik problemler görülebiliyor. Bireyler zamanla öz güvenlerini yitirmeye ve yalnızlaşmaya başlıyorlar. Terapi ortamında en sık karşılaştığım durumlardan birini paylaşayım…
Partnerlerden biri sağlıklı iletişim kuran, duygu ve düşüncelerini rahatça ifade eden, diğeri ise duygularını paylaşmayan, sorunları kendi içinde çözmeyi tercih eden, dolayısıyla karşı tarafın duygularını abartılı ve dramatik bulan biri oluyor. Sağlıklı iletişime açık olan taraf, süreç içinde bu çabasının yersiz olduğunu kabulleniyor, hatta eşine hak vermeye ve kendi iletişim stilini “dramatik” olarak değerlendirmeye başlıyor ve susuyor. Eşinin bu tavrını ise yetiştirilme tarzına bağlayarak onu kendi kafasında temize çıkarıyor. Tanıdık geldi mi?
Sıklıkla karşılaştığım bir diğer tablo ise şöyle: “Bu akşam yemek yok mu?”, “Gömleğimi yıkamadın mı?”, “Çocuğu niye ağlatıyorsun?” vb. kişinin kendisini yetersiz hissetmesine zemin hazırlayan bir sürü eleştiri. Öncelikle şunu kabul etmek lazım ki hayat da ev işleri de müşterek! Kocanız ev işlerinin ucundan tutarak size çok yardımcı olmuyor, evdeki sorumlulukların yarısı zaten onun. Partnerler tabii ki birbirlerini eleştirebilirler, ancak çözüme ulaşmak karşı tarafı yıkarak değil, yapıcı biçimde konuşarak mümkün olabilir.
Partnerinizin size psikolojik şiddet uyguladığını düşünüyorsanız ilk yapmanız gereken bu konuyu onunla konuşarak örnekler üzerinden yaptığı şeyin farkına varmasını sağlamak olmalıdır. Davranış değişiminin ilk adımı farkındalıktır, ancak farkındalık tek başına sorunu ortadan kaldırmaz. Kişinin karşı tarafı ve ilişkiyi zedeleyen davranışlarını değiştirebilmesi için çaba göstermesi gerekir. Çiftler iletişim kurmalarına ve çabalamalarına rağmen psikolojik şiddet ortadan kaldırılamıyorsa (kontrol altına alınamıyorsa) o zaman bir uzmandan yardım almak faydalı olacaktır.