“Yakınlık kurmak” ve “tutku ile bağlanmak”… Peki, araştırmalara konu olan ve kadın-erkek beklentileri arasında farklılık yaratan bu iki kavram arasındaki ilişki nedir? Tutku; çevresel bir uyaran tarafından ortaya çıkarılır, yenilik ve canlılık içerir. Kişinin hissettiği bu uyarılmışlık kişiye öyle bir haz verir ki kişinin bünyesinde bulunduğu sürece o kişi için vazgeçilmez olur. Öte yandan yakınlık kurmak zaman ister ve tıpkı Küçük Prens’in tilkiye bağlanması gibi bir kişinin karşısındakine bağlanmasını gerektirir.
Birkaç ay önce kız arkadaşlarımdan biri bana üç aydır görüştüğü erkek ile olan ilişkisinden bahsediyordu. Erkeğin kaçınmacı ve bencil yapısından şikayet ettikten sonra kendi beklentilerini dile getirdi: Erkek kendisine yakın davranmalıydı ve ona ilgi göstermeliydi. Kendisine göre beklentisi çok değildi ama karşılanmıyordu işte. O akşam cinsiyet farklarıyla ilgili okuduğum tüm yazılar gözümün önünden geçti. Sadece bu ilişki için değil; etrafımda gözlemlediğim birçok ilişki için geçerli olan araştırma yazıları ile birlikte Baumeister ve Bratslavsky (1999)’nin bir bulgusunu hatırladım: “Kadınlar erkeklerin yaşadığı tutkuya sahip olabilmek için daha fazla yakınlık ve bağlanmaya ihtiyaç duyarlar.”
Kadınlar ve erkekler arasındaki bu fark bana eskiden çok sık duyduğum bir başka düşünce yapısını anımsattı: “Nasıl bana bu kadar çabuk değer verebilir? Daha beni tanımıyor bile. Kesin benden bir beklentisi var!” Eminim bu tür düşünce yapıları yüzünden erkekler az ya da çok suçlanmış ve sıkıntı yaşamışlardır. Bir gerekçe yanlışı doğru yapmaz ama davranışların altında yatan nedenleri bilmekte de fayda var. Erkekler kadınlara kıyasla daha kolay aşık olabiliyorlar ve cinsel ilişki yaşamaları için kadınlar kadar yakınlık kurmaya ihtiyaç duymuyorlar. Madem kadınlar ve erkeklerin aşk şablonları farklı; o zaman can alıcı bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz: “Beklentilerimizi mi değiştirmeliyiz? Peki, kim değişecek? Hangimiz geri adım atacağız?”